TÜRK SİNEMASINDA DOĞU TEMSİLİ- 1

KONUK YAZAR: MAHMUT KEMAL AÇIKYOL

 

Modernleşme, Avrupa kıtasında ortaya çıkan teknolojik ve bilimsel alandaki ilerlemelerin bir sonucu olarak toplumsal yapıyı yeni biçimde kurgulayan olgudur. Kavramın bir diğer ifadesi ise modernizasyondur. Modernleşme, geleneksel tüm kurumları yeni baştan oluşturmuştur. Dolayısıyla toplumsal düzen, yeni biçimiyle modernleşmenin egemenliği altına girmiştir. Yasalar, normlar ve geleneksel olan toplum yapısı hızlı bir dönüşüm ile farklı bir bilince ve kavrama evrilmiştir. Bazı toplumlar modernleşme olgusunu benimserken bazı toplumlar ise bu olguyu reddetmiştir. Modernleşmenin benimsenmediği yerlerde ise kavram dayatılmış ve geçmişe ait tüm toplumsal yapı alt üst olmuştur (Berger vd, 2000, s.7). Türk modernizasyonu toplumsal hareketle başlayan bir süreç olmadığından birçok yapısal eksiklik barındırmaktadır. Modern ülkeler diye tanımlanan Avrupa ülkelerinde modernleşme süreci toplumun en alt tabakası olan bireylerle başlarken Türk modernleşme süreci, bürokratlar tarafından devlet eliyle yapılmıştır. Böylelikle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi modernizasyonu sadece belirli bir zümreye hitap etmiştir. Bu durum da ülkedeki bir bölümün batılı olarak değerlendirilmesine bir kısmın ise doğulu olarak sunulmasına neden olmuştur. Türkiye içerisindeki batılı-doğulu tanımlaması ise temsiller yoluyla tüm topluma dayatılmaktadır.   

Temsil araçlarından biri olan sinema, sosyal hayatla ilişkisi bakımından kültürel kodlara sahiptir. Topluma ve bireye ait kimliklerin, rollerin ve deneyimlerin sinemada sunumlarını görmek mümkündür. Bu bağlamda sinemayı, ideolojik bir aygıt misyonuyla ele almak doğru olacaktır. Dolayısıyla aygıt olarak sinema; ideolojinin yeniden üretimi ve toplumsal zeminde meşrulaştırıcı bir aracı durumundadır. Ryan ve Kellner’e göre sinema; belirli temsil yöntemleriyle, toplumsal ve soyut gerçekliği inşa ederek, neyin ne olacağını saptayan bir kültürel temsil alanıdır. Bu alan aynı zamanda toplumsal iktidarı muhafaza etmek için yarışılan bir zemindir (Ryan ve Kellner, 2016, s.37-38). Türkiye sinemasında da ideoloji temelli, kültürel temsil sunumları ve öteki kodlarını içeren birçok yapım görmek mümkündür

Temsil kavramı, kültürel çalışmalar alanı içerisinde önemli bir alt başlıktır.  Kavram olarak temsil; birçok öğeyi barındıran olgular bütününden oluşmaktadır.  Dolayısıyla temsilin kendisi yapı itibari ile birçok anlamı bünyesinde barındırmaktadır. Kültürel çalışmalar alanına dâhil edebileceğimiz tezin çıkış noktası da tam olarak temsil konusundan hareketle oluşturulmuştur. Bu doğrultuda çağdaş temsil kuramları ve teorisyenleri çalışmayı daha güçlü kılmak adına incelenmiştir. Temsil kuramlarına değinildikten sonra, Türk sinemasında doğu temsili üretim biçimi üzerinde durulmaktadır.

Temsil kavramına bu açıdan bakıldığı zaman, öteki olgusu ile derin bir bağlantısı olduğu söylenebilir. Shick’e göre; sosyal hayat ancak, bireysel ve toplumsal kimlikle oluşturulur. Bu kimlik ise ancak benlik ve ötekinin kurulumuyla mümkün olmaktadır. Tüm toplumsal yapı ise başkalığın inşasından oluşur. Benliğin kendisi ancak ötekinin mevcudiyeti ile varolur. Toplumsal ve sosyal hayatta inşa edilen her öteki formu aynı zamanda benliğin inşasıdır (Shick, 2002, s.17-19). Bu bağlamda Türk kimliğinin oluşumu da herhangi bir kimlik oluşumunda olduğu gibi başkalıklara ihtiyaç duyar ve ötekinin yaratımı yadsınamaz biçimde var olur.

Burada yerli bir gözün modernist konuma düşmesi başlı başına paradoksal bir olaydan ibaret olmasına rağmen bu durumu açıklamak mümkündür. Türkiye içerisindeki bir bölümün batılı bir göze bürünmesi bizi Türk modernleşmesine götürmektedir. Batı uzantılı bir yerde konumlanmak ya da batı gözüyle bakmak için batılı olmak ya da batılı bir topluma ait olmak gerekmez. Herhangi bir ulusun bireyi, cinsiyeti ya da sınıfı fark etmeksizin modernist söylemin üstlenicisi olabilir. Türkiye’de farklı alanlarda kendini gösteren modernist söylem, Osmanlı Devletinin ve Türkiye Cumhuriyet’inin batılılaşma süreciyle açıklanabilir. Bu batılılaşmayı sistematik hale büründüren paradigma ise Türk Modernleşmesi ile ilişkili olarak kültürel, toplumsal ve siyasal alanlarda kurulan hegemonik etkilerdir.